Ceza Muhakemesinde Kişisel Verilerin Kullanımı
- Av. Esma Nur İlhan
- 1 May 2023
- 20 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 May 2023
CEZA MUHAKEMESİNDE KİŞİSEL VERİLERİN KULLANIMI
A. CEZA MUHAKEMESİNDE KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMA ESASLARI
Kişisel Verilerin Korunması Kanununun istisnalar başlığı altında düzenlenen 28. maddesinin d bendinde belirtildiği üzere kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenmesinde bu kanun hükümleri uygulanmaz.
Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda kişisel verilerin korunmasına ilişkin esasların belirlenmesi açısından önemli bir Avrupa Birliği Hukuku düzenlemesi olan “Suçların önlenmesi, soruşturulması, ortaya çıkarılması veya kovuşturulması ya da cezaların infazı amacıyla yetkili makamlarca kişisel verilerin işlenmesine ilişkin olarak gerçek kişilerin korunması ve bu verilerin serbest dolaşımı ile ilgili, 27 Nisan 2016 tarihli 2016/680/AB sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi” yol gösterici niteliktedir.[1]
İlgili direktifte ceza muhakemesine yönelik işlenen verilerin sürekli ve yüksek şekilde korunması ve cezai konularda adli ve kolluk iş birliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Kişisel veri işleme faaliyeti hukuka uygun, adil, şeffaf olmalı ve sadece hukuken belirlenmiş özel amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Fakat tek başına bu durum kolluk ve adli yargı makamlarının gizli soruşturma veya kamera kaydı gibi faaliyetleri yürütmesini engellemez. Bu tür faaliyetler, yasayla öngörüldüğü ve ilgili kişinin meşru menfaatleri bakımından demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü bir önlem olduğu müddetçe, kamu güvenliğine karşı tehditlerden korunma ve bu tehditlerin önlenmesi de dahil olmak üzere suçların önlenmesi, soruşturulması, ortaya çıkarılması veya kovuşturulması ya da cezaların infazı amacıyla yapılabilir.[2]
Bununla birlikte veri sahipleri, kişiler verilerinin hangi amaçla işleneceği konusunda bilgilendirilmelidir. Özellikle, kişisel verilerin işlendiği özel amaçlar, açık ve meşru olmalı ve kişisel verilerin toplanması esnasında belirlenmelidir. Ek olarak toplanan kişisel verilerin işlendikleri amacı aşar biçimde işlenmemesi ve işlendikleri amaç için gerekenden daha uzun süre saklanmaması veri sorumlularınca sağlanmalıdır.
Söz konusu direktifle KVKK arasında yukarıda anlatıldığı üzere benzerlikler bulunmaktadır. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki kanunumuzun 28. maddesinin 2. fıkrasında yazıldığı üzere, kişisel veri işlemenin, suç işlenmesinin önlenmesi veya suç soruşturması için gerekli olması halinde Kanunun amacına ve temel ilkelerine uygun ve orantılı olmak kaydıyla veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğünü düzenleyen 10’ uncu, zararın giderilmesini talep etme hakkı hariç, ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11’ inci ve Veri Sorumluları Siciline kayıt yükümlülüğünü düzenleyen 16’ncı maddeleri uygulanmaz.
Sonuç olarak ceza muhakemesi alanında kişisel verilerin işlenebilmesi için belirli meşru bir amaç olmalı ve bu amaç kamu düzenini oldukça yakından ilgilendirmeli, elde edilen veriler, sorumlularca hukuka uygun bir biçimde veri kayıt sistemine girilmelidir. Ardından veri kayıt sisteminin güvenilirliği sağlanmalı ilgisiz kişiler bu verilere ulaşamamalıdır. Son olarak kişisel verilerin kullanılma amacı sona erdiğinde veriler silinmeli, yok edilmelidir.
Kişisel verilerin kullanım alanı ceza muhakemesinde soruşturma ve kovuşturma aşamalarında kendini gösterir. Soruşturma aşamasına dahil olan ilgililerin verileri UYAP sistemine işlenir. CMK m. 38/A da belirtildiği üzere her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır. İlgililer şeffaflık ilkesi gereği verilerine her şekilde ulaşabilirler. Fakat kamu güvenliği ve soruşturmanın gizliliği söz konusu olduğunda CMK m. 153/2’ye dayanarak kişisel veri sahiplerinin bazı durumlarda erişimi kısıtlanabilmektedir.
B. CEZA MUHAKEMESİNDE KİŞİSEL VERİLERİN KULLANILDIĞI ALANLAR
1. Genel Olarak
Ceza muhakemesi, yetkililerin suç şüphesini öğrendiği andan itibaren başlayıp söz konusu şüphe hakkında hükmün kurulması ile biten süreçtir. Bu sürecin amacı maddi gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Amacın gerçekleşmesi için delil serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. İlke gereği hukuka uygun elde edilmek kaydıyla ve meşru amacı ortaya çıkarma yolunda her türlü şey delil olarak kullanılabilir. Bu çerçevede, muhakeme faaliyeti sırasında, şüpheli veya sanığın üstünde, eşyasında, evinde, işyerinde ve aracında arama yapılabilir, eşyalarına elkoyulabilir, telefonları dinlenebilir, ilişkileri takip edilebilir, vücudundan örnek alınabilir. Ancak bu işlemler yapılırken insan onuru, hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde tutulmalıdır. Maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun araştırılıp bulunmalıdır diye bir ilke hiçbir hukuk devletinde yoktur.[3] Bu nedenle ceza muhakemesi hukukunda maddi gerçeğe ulaşma yolunda hukuka uygun davranılmalı ve kişilik hakkının değeri olan kişisel verilerin korunması konusunda ekstra bir çaba gösterilmelidir.
2. Ceza Muhakemesi Alanında Kişisel Verilerin Kullanılabilmesi İçin Bazı Şartlar
a) Suç ve İnsan Kategorilerinin Kanunca Belirtilmiş Olması
Ceza muhakemesinde kişisel verilere müdahale niteliği taşıyan tedbirlerin uygulama alanının suçun niteliği, fiilin ağırlığı veya işlenme biçimi ve kanunda öngörülen ceza miktarı bakımından belli bir önemi ve ağırlığı olan suç tipleri ile sınırlı tutulması zorunludur.[4] Örneğin CMK m. 135’de telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesinde iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması için aynı maddenin 8’inci fıkrasındaki suç kataloğunda belirtilen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.
b) Suç Şüphesinin Belirli Yoğunlukta Olması
Ceza muhakemesi hukukunda şüphenin dereceleri bulunmaktadır.
Basit şüphe bir suçun işlendiği izlenimini veren haldir. Soruşturmanın başlaması için gereken şüphedir. (CMK m. 160/1) Öğretide başlangıç şüphesi olarak da adlandırılan bu derecedeki şüphenin dayandığı deliller basit, yetersiz veya sayıca azdır. Basit şüphenin varlığı için delillerin en azından belirti (emare) niteliğinde olması gerekir.[5]
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde makul şüphe şöyle tanımlanmıştır: “Makul şüphe, hayatın akışına göre, somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir. Makul şüphe, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış, tutum ve biçimleri, kolluk memurlarının taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler göz önünde tutularak belirlenir. Makul şüphe, CMK’nın 116.maddesinde, yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa, şüphelinin üstünün, eşyasının, konutunun, işyerinin ve şüpheliye ait diğer yerlerin aranabileceği öngörülmüştür.
Yeterli şüphe Belli ölçüde yoğunlaşmış şüphedir; fakat kuşkulu kalan kısmı da vardır[6]. Eldeki delillere göre, yapılacak yargılamada sanığın mahkûm olma ihtimali beraat etmesi ihtimalinden daha fazla ise yeterli şüpheden söz edilir. Kamu davası açılabilmesi için yeterli şüphenin varlığı aranır (CMK 170/2).
Kuvvetli şüphede eldeki delillere nazaran, yapılacak bir duruşmada sanığın mahkûm olması kuvvetle muhtemeldir[7].
Kişinin suç işlemiş olduğu konusunda objektif bir gözlemciyi ikna edecek yeterli bilgi mevcuttur. CMK’da m. 74/1 gözaltına alınma, m. 100/1 tutuklanma nedenlerinde, m. 128/1 taşınmazlarda hak ve alacaklara elkoymada, m. 135/1 iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasında, m. 139/1 gizli soruşturmacı görevlendirilmesinde, m. 140/1 teknik araçlarla izlemede koruma tedbirlerine başvurulabilmesi için kuvvetli şüphenin varlığı gerekir.
c) Tedbire Son Çare Olarak Başvurulabilmesi
İlgilinin kişisel verilerinin korunması hakkı temel hak ve özgürlükler bağlamında genel ve kapsayıcı bir hak olmasından mütevellit bu hakkın sınırlandırılmasına da son çare olarak başvurulmalıdır. Örneğin CMK m. 135’de belirtildiği üzere iletişimin denetlenmesi ve kayda alınması için başka suretle delil elde edilme imkânının bulunmaması durumunda uygulanır.
d) Tedbire Yetkili Merci Kararı ile Başvurulabilmesi
Belirli bir suç şüphesinin işlendiğine dair bulguların varlığı halinde kişisel verilerin korunmasına dair güvenceleri büyük oranda artırması için bazı tedbirlerin uygulanabilmesi yetkili merci kararına bağlıdır.
Ülkemizde, ceza muhakemesinde kişisel verilere müdahale niteliği taşıyan tedbirlere başvurulabilmesi için kural olarak hâkim kararı aranmakta, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde soruşturmayı yürüten savcının kararı yeterli görülmektedir.[8]
e) İlgiliye Bildirimde Bulunulması
İlgilinin kişisel verilerine müdahale teşkil edebilecek tedbirler sebebiyle keyfiyetin önlenmesi amacıyla kendisine bilgi verilmelidir.
f) Etkin Hukuki Denetim
Demokratik sistemlerin vazgeçilmez bir unsuru olan hukukun üstünlüğü ilkesi, idari makamlarca kişi hak ve özgürlüklerine yapılan müdahalelerin hukuka uygunluğunun, yargı organları tarafından etkin bir kontrole tabi tutulmasını gerektirir. Bu denetim, tedbir ilk talep edildiği anda, uygulanırken ve uygulandıktan sonra yapılabilir. Hukuki denetim, özellikle iletişimin denetlenmesi, teknik ve fiziki takip gibi, niteliği gereği, ilgili kişinin bilgisi dışında gizli uygulanan tedbirler yönünden daha büyük bir önem taşımaktadır. Bu tür gizli uygulanan tedbirler hakkında, ilgilisinin hukuki denetim mekanizmasını harekete geçirmesi mümkün olamayacağından, tedbirin uygulanması sırasındaki hukukilik denetimin yapılması ve bireyin haklarının yeterli güvencelere kavuşturulması, devletin yükümlülüğüdür.
C. TÜRK CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA KİŞİSEL VERİLERE MÜDAHALE NİTELİĞİ TAŞIYAN TEDBİRLER
1. İletişimin Denetlenmesi
Suç işleyen kişiler, suç işleyebilmek ve işlenen suça ait izleri silmek için teknolojinin sunduğu telekomünikasyon araçlarından yararlanmaktadırlar. Bu sebeple, amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasında telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi denetlenebilmesi normaldir.[9]
Fakat söz konusu denetim kişisel verilerin korunması yönünde büyük bir müdahale teşkil edeceğinden sınırları kesin çizgilerle belirlenmiş, açık ve net kurallar çerçevesinde yapılmalıdır.
İletişimin denetlenmesi, araya bir vasıta sokulmak suretiyle gerçekleştirilen her türlü iletişimin gizlice dinlenilmesi, buradan elde edilen bilgilerin kaydedilmesi ve değerlendirilmesini kapsamına alır.[10]
14.02.2007 tarihli Yönetmelik[11]te iletişimin tespiti, “iletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemleri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. İletişimin tespiti kavramı uygulamada, HTS (Historical Traffic Search), geçmişe yönelik olarak telefon trafiğinin araştırılması olarak adlandırılmakta ve dinleme işleminin aksine, geçmişe yönelik telefon kayıtlarına ilişkin bilgileri içermektedir.[12]
CMK m. 135/8’e göre iletişimin dinlenilmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler belirtilen katalogtaki suçlara ilişkin uygulanabilirken, CMK m. 135/6’daki iletişimin tespiti sayılmamıştır. Bu konuda doktrinde farklı görüşler olsa da Yargıtay 5.Ceza Dairesi, 03.10.2005 tarihli bir kararında, iletişimin tespiti tedbirinin CMK 135/6.maddesi kapsamı dışında bırakıldığını, bu nedenle, hangi suç için olursa olsun şüpheliye ait telefondan kimlerle, ne zaman görüşüldüğüne dair tespitin CMK 135/1.maddesi uyarınca, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. savcısının kararıyla uygulanabileceğine hükmetmiştir[13].
a. İletişimin Dinlenilmesi ve Kayda Alınması
İletişimin dinlenilmesi iletişimin gerçekleştiği araç ve ortamda yapılan konuşma ve görüşmelerin, içeriklerine müdahale edilmeksizin, canlı olarak izlenmesi, işitilmesi anlamına gelmektedir. Kayda alınması ise dinlenen iletişimin içeriğinin sonradan mahkeme ve muhakemenin tarafları önüne eksiksiz götürülebilmesi için dijital veri kaydedicilere depolanması olarak ifade edilebilir. İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması, ancak ve sadece CMK’nın 135/6.maddesinde sayılmış olan katalog suçlar bakımından uygulanabilir; katalogda yer almayan suçlar için bu tedbire başvurulamaz. Bu sayede kişisel verilerin koruma alanına girilmesi bir nebze daraltılmıştır.
b. İletişimin Denetlenmesi İçin Gerekli Şartlar
Söz konusu tedbirler temel hak ve özgürlük alanına, özel hayatın gizliliğine ve haberleşme özgürlüğüne ciddi bir müdahale niteliği taşır. Bu nedenle gerekli tedbirlerin uygulanma alanı sınırlı tutulmuş ve bazı şartlar getirilmiştir.
İlk olarak CMK m. 135/1’de iletişimin dinlenilmesi ve kayda alınması için suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başkaca delil elde edilme imkânının bulunmaması gerekir. Buna ek olarak yukarıda açıklandığı üzere dinlenilme, kayda alınma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler CMK m. 135/8’de sayılan belli suçlar çerçevesinde ve şüpheli veya sanığa ilişkin kullanılabilir. Fakat şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınmaz[14], sonradan bu durumun anlaşılması halinde ise alınan kayıtlar yok edilir. Ayrıca CMK m. 136’da belirtildiği üzere müdafiin bürosu, konutu ve yerleşim yerindeki telekomünikasyon araçları hakkında m. 135 uygulanmaz.
İlgili tedbir kararının kapsamı ve süresi belirtilir, süreler belli şartlarla bir ay daha uzatılabilir. Son olarak ise gerek iletişimin tespiti gerekse kayda alınıp değerlendirilmesinde hâkim kararına, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise hâkim onaylı C. savcısının kararına ihtiyaç vardır. Adli amaçlı iletişimin denetlenmesi tedbiri hakkında karar vermeye, soruşturma aşamasında talepte bulunan savcının bulunduğu yer itibariyle yetkili olan sulh ceza mahkemesi hâkimi, kovuşturma aşamasında ise davaya bakan mahkeme yetkilidir. Kararın uygulanması sırasında böyle bir tedbire ihtiyaç bulunmamasının anlaşılması halinde uygulamaya derhal son verilir ve C. savcısı denetiminde kayıtlar yok edilir.
Söz konusu tedbire ilişkin karar ve işlemler gizli yürütüldüğünden hukuksal koruma güvencesinin (AY m. 36) etkili olarak gerçekleşmesi için tedbirin uygulanmasından sonra ilgiliye, hakkında tedbir uygulandığının bildirilmesi gerekir. Fakat CMK m. 135/7’de belirtildiği üzere alınan karar ve yapılan işlemlerin tedbir sürecinde gizli kalması gerekir. Çünkü sanık veya şüpheli tedbiri öğrendiği andan itibaren bir şeyler saklama girişiminde bulunabilir. Ancak kişisel verilerin korunması bağlamında ilgiliye haber verilmesi de gerekeceğinden kanunumuz m. 137/4 uyarınca tespit ve dinlenilmeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren en geç on beş gün içinde C. Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir.
İlgili madde de belirtilen esas ve usuller dışında hiç kimse başkasının iletişimini dinleyip kayda alamaz.
2. Teknik Araçlarla İzleme
Teknik araçlarla izleme, belirli bir süre devam eden; kişilerin hareket, ilişki veya başkalarıyla yaptıkları konuşmaların tespiti amacını güden ve çeşitli teknik cihazlar vasıtasıyla gerçekleştirilen işlemlerdir[15]. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesinden farklı olarak burada kişilerin yaşam ilişkileri takip edilir.
Söz konusu koruma tedbiri özel yaşamın gizliliği ve dolaylı olarak kişisel verilerin korunmasına aykırılık teşkil eder. Fakat tedbirin konulma amacı suçun aydınlatılması ve meşru amacın kamu güvenliği olması gereği bahsi geçen amaçla tedbirin arasında orantılılık bulunduğu belirtilmelidir. İşbu koruma tedbirinin uygulanabilmesi için CMK m. 140’da bazı şartlar öngörülmüştür.
İlk olarak bu tedbir ilgili maddenin 1’inci fıkrasında yer alan suçlar için uygulanabilir. Bununla birlikte bu suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunmalı ve suçlara yönelik başkaca delil elde edilememeli yani başvurulan son çare olmalıdır. Tedbire başvurulabilmesi için hâkim kararı, gecikmesinde sakınca bulunan işlerde hâkim onaylı C. savcısı kararı gereklidir.
Yukarıda belirtilen şartlara ek olarak ilgilinin özel hayatını korumak adına tedbiri sınırlayıcı bir başka şart ise şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenip ses veya görüntü kaydı alınabilir. Fakat kişinin konutunda bu madde hükümlerinin uygulanmayacağı önemle belirtilmelidir.
Söz konusu tedbir kararı CMK m.139/3’de belirtilen süre kadar verilebilir ve süre belli şartlar dâhilinde hâkim kararıyla uzatılabilir.
Son olarak elde edilen deliller soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılmamalı, verilerin kullanılma amacının son bulması halinde C. savcısı gözetiminde derhal yok edilir.
3. Gizli Soruşturmacı Kullanılması
Günümüzde suç ve suçluluğun biçim değiştirerek farklı hallere bürünmesiyle koruma tedbirlerinde de doğal olarak yeniliğe gidilmiştir. Gizli soruşturmacı kullanılması da yeni koruma tedbirlerinden biridir. Özellikle organize suçların açıklığa kavuşturulmasında büyük kolaylık sağlayan bu tedbir CMK m. 139’da düzenlenmiştir. İlgili maddede gizli soruşturmacı kavramı tanımlanmamış olup bununla birlikte, 4422 Sayılı Kanun’un Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 4.maddesinde gizli görevli; “Gerektiğinde örgüt içine sızarak gözetlemek, örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve suçlarla ilgili iz, eser, emare ve delilleri toplamak ve muhafaza altına almakla görevlendirilen kamu görevlisi” olarak tanımlanmıştır.
Gizli soruşturmacı, faaliyetlerini izlemek üzere bir örgüt içine yerleştirilmekte (CMK m.139/4), örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş, işlenmekte olan veya işlenecek suçlarla ilgili delilleri toplamakla görevlidir. Bu tedbir hem adli hem de önleyici nitelik taşımaktadır[16].
Gizli soruşturmacı kullanılması yöntemi ile birçok kişi hakkında kişisel veri toplanması, birçok kişinin özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle, bu yönteme, çok sıkı koşullarla ve başka türlü delil elde edilmesi bulunmayan hallerde son çare olarak başvurulabilmelidir.
İlgili koruma tedbirine başvurabilmek için CMK m. 139/7’de belirtilen suçlardan herhangi birinin işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı aranır. Buna ek olarak başka delil elde edilememesi, delile başvurabilmek için son çare olmalıdır. Tedbirin uygulanabilmesi için kural olarak hâkim kararı gerekir. Gizli soruşturmacı olarak, yalnızca kamu görevlileri görevlendirilebilir (CMK m.139/1). Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Gizli soruşturmacı, bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir (CMK. 139/2). Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur (CMK m.139/3). Bununla birlikte soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz (CMK m.139/6).
4. Arama
CMK m. 116 vd. düzenlenmiştir. Buna göre adli arama, şüpheli veya sanığın yakalanması amacıyla ya da suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla başvurulan koruma tedbiridir[17].
Teknik olarak gözle görülemeyen, işitilemeyen, koklamayla hissedilemeyen bir nesnenin veya gizlenmiş olan bir şeyin araştırılması şeklinde ifade edilen arama, kamu emniyetini veya kamu düzenini tehlikeye sokan kişi veya eşyaları bulmak ve onları muhafaza altına almak için (önleme araması) veya suç işlendikten sonra, suç ve suçlunun ortaya çıkarılması için (adli arama) başvurulan bir tedbirdir[18].
Adli arama, şüpheli, sanık ya da hükümlünün yakalanması ve/veya suçun delillerine ya da müsadereye tabi eşyaya ulaşıp, bunların ele geçirilmesini amaçladığından, yakalama ve elkoyma tedbirine vasıta olan bir koruma tedbiridir[19].
Uygulamada en sık karşılaşılan tedbirlerden biri olan arama, özel hayatın gizliliğine ve dolayısıyla kişisel verileri korumaya yönelik müdahalede bulunduğundan Anayasa m. 20’de de düzenlenmiştir. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.
Arama tedbiri uygulanırken ilgilinin rızası aranmaz. Fakat temel hak ve özgürlüklere son derece müdahale edildiğinden hâkim kararına ihtiyaç duyulur.
a. Aramanın Koşulları
a.1.) Makul şüphe
CMK m. 116 uyarınca yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
a.2.) Hâkim kararı veya yetkili merciin yazılı emri
Yukarıda belirtildiği üzere aramanın yapılabilmesi hak ve özgürlüklere ağır müdahale oluşturması sebebiyle hâkim kararına bağlıdır. Fakat gecikmesinde sakınca bulunan işlerde C. savcısının, ona ulaşılamadığı hallerde kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilir. Fakat konutta, işyerinde ve kapalı alanlarda kolluk amirinin yazılı emriyle yapılan arama sonuçları savcılığa derhal bildirilir.
Söz konusu hâkim soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresindeyse dosyaya bakan hâkimdir.
Kolluk amirlerinin arama yetkisi üç şarta bağlıdır[20]:
aa) Gecikmesinde sakınca bulunan hal olması
bb) C. savcısına ulaşılamaması
cc) Arama yapılacak yerin konut, işyeri ve kamuya açık olmayan kapalı alan olmaması.
Arama kural olarak şüpheli veya sanık hakkında yapılır. Fakat şüpheli veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin ele geçirilmesi amacına yönelik bunların belirtilen yerlerde bulunduğunu gösteren somut emareler varsa üçüncü kişiler hakkında da arama yapılabilir.
Arama kural olarak gündüz yapılır. CMK m. 118’e göre, konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vakti arama yapılmaz. Kuralın istisnasını şu dört durum oluşturur[21].
aa) Suçüstü hali
bb) Gecikmesinde sakınca bulunan hal
cc) Yakalanmış veya gözaltına alınmış kişinin firarı
dd) Firar eden tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması
b. Aramanın Gerçekleştirilmesi
b.1.) Bilgi verilmesi
AİHS m.6/3’e göre her sanık en azından kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmelidir. Bununla birlikte CMK m. 120/2’de de belirtildiği üzere m.117/1’deki hâllerde zilyet ve bulunmazsa yerine çağrılacak kişiye, aramaya başlamadan önce aramanın amacı hakkında bilgi verilir.
Arama işleminin sonunda da ilgiliye, aramanın nedeni, amacı ve soruşturma veya kovuşturma konusu fiilin niteliği, aramanın sonuçları ve elkoyulan eşyalar gibi konuları içeren bir belge verilir(CMK. m.121/1)
b.2.) Üst Arama
Bir suç şüphesi nedeniyle yahut soruşturulmakta olan bir suçla ilgili olarak bir kimsenin üstü aranabilir; giydiği elbise içinde veya altında, beden muayenesine dönüşmeyecek tarzda tıbbi araç veya yöntemler kullanılmaksızın doğal vücut boşluklarında gözle veya elle arama yapılabilir[22].
b.3.) Eşya üzerinde arama
Şüpheli veya sanığın veyahut şüpheli veya sanığın olmaksızın eşyanın zilyedi olan kişiye yönelik suçla ilgili delil elde edilmesini sağlayabilecek gizli olanı ortaya çıkarmaya yönelik eşyalar üzerinde arama yapılabilir.
b.4.) Konut, İşyeri ve Eklentilerinde Arama
Konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda, hâkim kararıyla veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. Savcısının yazılı emriyle arama yapılabilir (CMK. m.119/1). Kolluk amirinin emri ile konut, işyeri ve kamuya kapalı alanlarda arama yapılamaz.
Konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde yapılan aramalarda, kural olarak C. savcısı hazır bulunur. Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın kolluk tarafından konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur (CMK m.119/4).
b.6.) Belge veya Kâğıtları İnceleme
Arama işlemi uygulanan ilgilinin kâğıt ve belgelerini inceleme yetkisi C. savcısı ve hâkime aittir. Arama işlemi yapılan suçla ilgisi olmayan belgeler derhal iade edilir.
5. Elkoyma
Elkoyma, ceza muhakemesinde delil olan veya ileride delil olabilecek ya da müsadere edilebilecek eşyanın adliyenin eli altına alınması, zilyedin eşya üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılması olarak tanımlanabilir[23].
Elkoyma tedbiri, genellikle arama tedbiri ile birlikte uygulanır. Arama sırasında delil olabilecek veya müsadere edilebilecek eşyalar bulunması halinde, bunlara elkoyulur. Bununla birlikte, elkonulacak eşyanın ilgili kişide olduğu konusunda şüphe varsa öncelikle arama kararı çıkarılıp ardından el koyma kararı ayrı çıkarılmalıdır.
Elkoyma, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkı başta olmak üzere, birçok temel hak ve özgürlüğü yakından ilgilendirdiğinden, ek olarak Anayasanın 20. maddesinde arama ile birlikte düzenlenmiştir[24].
CMK’da elkoyma tedbiri m. 123’de düzenlenmiştir. Bu tedbirin konusu eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleridir. Takip maddesinde ise elkonulma için rızaya gerek olmadığı belirtilmiştir. Her ne kadar temel hak ve özgürlüklere müdahale taşısa da uğruna vazgeçilen kamu güvenliği daha baskındır.
Fakat kişisel verilerin korunması amacıyla getirilen 126. maddede şüpheli veya sanık ile tanıklıktan çekinebilecekler arasındaki mektup ve belgelere bu kimselerin nezdinde bulundukça elkonulamaz.
El koyma kararı kural olarak hâkim tarafından verilebilir. Fakat gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda C. savcısı, kendisine ulaşılamazsa kolluk amirleri elkoyma emri verebilir. Söz konusu tedbirin yapılmasına yönelik irade beyanı yazılı olmalıdır. Hâkimce verilen karar dışındaki durumlarda 24 saat içerisinde hâkimin onayına sunulmalıdır. Hâkim kararını 48 saat içinde açıklamalıdır aksi halde elkoyma kendiliğinden kalkar.
CMK’da düzenlenen elkoyma türleri:
a) Taşınmazlara Hak ve Alacaklara Elkoyma (m. 128)
Delil niteliği ya da müsadere konusu olması şartının yanında maddedeki suç kataloğundaki suçlardan birinin işlendiğine ve elkonulacak şeyin bu suçların işlendiğine ilişkin somut delile dayanan kuvvetli şüphenin varlığı aranmaktadır.
Söz konusu maddede belirtilen malvarlığı değerleri üçüncü kişinin zilyedinde bulunsa dahi el konulabilir. Elkoyma tedbirinin uygulanabilmesi için m.128/1’de sayılan kurumlardan suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınmalıdır.
Malvarlığı değerlerinin korunmasına yönelik yapılan bu müdahale ilgili kişiye teknik iletişim araçlarıyla derhal bildirilmelidir. Ayrıca tebliğ olunur.
Yapılan elkoyma kararı hukuka uygun bir biçimde yapılmalı ilgilinin haklarına ve verilerine gayrimeşru müdahalede bulunulmamalıdır. Aksi halde TCK m. 289’da düzenlenen muhafaza görevini kötüye kullanma suçu oluşur.
b) Postada Elkoyma (m. 129)
CMK m. 129’da düzenlemiştir. Postada bulunan her türlü gönderiye elkonulabilmesi için iki koşul aranır. Bunlardan ilki gönderinin suçun delillerini oluşturduğundan şüphe edilmesi, ikincisi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturma ve kovuşturmada adliyenin eli altında olma zorunluluğudur.
Söz konusu gönderiye elkonulabilmesi için kural olarak hâkim kararı gerekir. Fakat gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. savcısının kararı ile elkonulabilir. Kolluk memurları gönderilerin içinde bulunduğu zarfları açmaya yetkili değildir. Gönderiler, ilgili posta görevlilerinin huzurunda mühür altına alınıp elkonulmalarının ardından derhal hâkim veya C. savcısına teslim edilir. Elkoyma kararı yalnızca CMK m. 129/3’de bulunan suçlar hakkında verilebilir.
Suçun açıklığa kavuşturulması amacına zarar verme olasılığı bulunmadıkça tedbirler ilgililere bildirilmek zorundadır. Bununla birlikte içerik bakımından fayda vermeyecek gönderiler derhal ilgililere ulaştırılmalıdır.
Sonuç olarak ilgililerin malvarlığı haklarını koruma sebebiyle oluşturulan CMK m. 131 hükmü gereğince elkoyma tedbiriyle elkonulan eşyanın soruşturma ve kovuşturma bakamından muhafazasına gerek kalmaması veya müsadereye tabi tutulmayacağının anlaşılması halinde yani meşru amacın kalmaması halinde re ’sen veya istem üzerine geri verilmesine C. savcısı, hâkim veya mahkeme tarafında karar verilir.
Buna ek olarak yine işbu hakkın korunması amacıyla getirilen bir diğer hüküm ise CMK m. 132’de belirtildiği üzere elkonulan şey zarara uğrar veya değerinde esaslı bir azalma meydana gelme tehlikesi mevcut ise eşya sahibi ve ilgililer dinlenir mahkemece elden çıkarılmasına karar verilir. Elkonulan eşyanın değerinin muhafazası ve zarar görmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.
6. Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama, Kopyalama ve Elkoyma
Bilgisayarların insanların iş veya özel hayatlarına ilişkin birçok kişisel veriyi depolayabilen cihazlar olmaları sebebiyle bilgisayarlarda arama, kopyalama ve el koyma özellikle özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması hakkına önemli müdahale oluşturmaktadır[25]. Bu sebeple bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma, CMK’nın 134.maddesinde arama ve elkoyma tedbirinin özel bir şekli olarak ayrıca düzenlenmiştir.
Bu tedbire başvurulabilmesi için suç nedeniyle yapılan soruşturma ve kovuşturmada somut delillere dayanan kuvvetli şüphenin varlığı, ek olarak başkaca delil elde edilme imkânının bulunmaması gerekir.
İlgili tedbir kural olarak hâkim kararıyla alınmakla birlikte gecikmesinde sakınca görülen işlerde C. savcının emri üzerine de yapılabilir. Bittabi emir 24 saat içerisinde hâkim onayına sunulmalı, süre dolumu veya aksi karar verildiği hallerde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinlere elkonulmanın hukuki dayanağı bulunmaması sebebiyle imha edilmelidir.
Fakat kabul edilmelidir ki teknolojinin hızla geliştiği bu devirde bilgisayarlarda kayıt altına alınan verilerin önemi sebebiyle kişi şifre koymuş olabilir. Ek olarak bilgisayarda mevcut bulunan verilerin ayıklanması için uzunca bir zaman gerekebilir. Söz konusu sebepler dolayısıyla gerekli kopyaların alınabilmesi için bilgisayarlara elkonulabilir. İşlemin tamamlanması halindeyse cihazlar gecikme olmaksızın iade edilmelidir.
CMK m.134/3’e göre bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılacaktır. Alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve husus tutanağa geçirilip imzalanır. Bu husus hukuka aykırı uygulandığında kişisel verilerin korunması yolunda büyük ihlaller oluşturabilecek bir düzenlemedir. Elkoyma işlemi son derece dikkatli ve özenli yapılmalıdır.
7. Vücut Muayenesi, Vücuttan Örnek Alma ve Alınan Tıbbi Verilerin Delil Olarak Kullanılması
Bütün hakların öncülü ve en temel insan hakkı olan yaşam hakkının bir uzantısı olarak, beden bütünlüğü ve vücut dokunulmazlığı ya da bazı yazarların ifadesi ile “insan bedenine saygı hakkı” temel insan haklarından biri olarak kabul edilmektedir.[26] Nitekim Anayasanın 17.maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı belirtilerek insan bedenine saygı hakkı da Anayasal güvence altına alınmıştır.
Bununla birlikte, hak ve özgürlükler mutlak ve sınırsız değildir. Hukuk devleti ilkesi gereğince, temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin devamı bakımından zorunlu olan hallerde, kamu güvenliği, suçun önlenmesi ve aydınlatılması gibi nedenlerle anayasal ve yasal sınırlara ve ölçülülük ilkesine uyulmak kaydıyla, sınırlandırılabilir. Bu bağlamda, insan bedenine saygı hakkı da demokratik toplum düzeninin devamı bakımından zorunlu olan durumlarda, suçla ve suç örgütleriyle mücadele bakımından zorunlu olan hallerde sınırlanabilir[27]. Bunun bir sonucu olarak Ceza Muhakemesi Kanunumuzda suçun aydınlatılmasına katkı sağlayabilecek delil araştırmasında beden muayenesi ve bedenden örnek alınması gerekebilir.
Beden muayenesinin amacı, beden üzerinde ve içerisinde emare niteliğinde olan delilleri elde etmek iken vücuttan örnek alınmasının amacı, olay yerinde ya da mağdur üzerinde bulunan delillerle karşılaştırma yapılabilmesidir.
a) Şüpheli veya Sanığın Beden Muayenesi
CMK m.75’e göre bir suça ilişkin delil etmek için şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilir ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilir.
CMK beden muayenesini, iç ve dış beden muayenesi olarak ikiye ayırır. İlgili yönetmeliğin[28] 5. maddesinde dış beden muayenesi; vücudun dış yüzeyi ile kulak, burun ve ağız bölgelerinin gözle ve elle yapılan yüzeysel tıbbi incelemesi, iç beden muayenesi ise kafa, göğüs ve karın boşlukları ile cilt altı dokularının incelenmesi şeklinde tanımlanmıştır. Bununla birlikte CMK m. 75/4’te cinsel organlar ile anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılmıştır.
CMK’da iç beden muayenesi düzenlenmiş olup dış beden muayenesine ilişkin düzenleme olmayıp dolaylı olarak aramaya ilişkin hükümlere tabi tutulmuştur[29]. Bunun sonucu olarak dış beden muayenesi kural olarak hâkim kararıyla, gecikmesinde sakınca bulunan ilerde C. savcısının emriyle, C. savcısına ulaşılamayan durumlarda ise kolluk amirinin yazılı emriyle yapılır. Buna karşılık CMK m.76’da diğer kişilerin dış beden muayenesi, iç beden muayenesiyle aynı koşulara bağlanmıştır.
İç beden muayenesi kişinin çırılçıplak soyulması, ağız, anüs, vajina gibi vücut boşluklarına bakılmasını gerektiren hassas bir muayenedir. Bu sebeple tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer kişilerce yapılabilir.
İç beden muayenesinde kanunumuz hapis cezası sınırı koymuş olmakla birlikte m.75’te belirtildiği üzere üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz, kan veya benzeri örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınmaz. İç beden muayenesi yapılmasının şartı olarak üst sınırı 2 yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçun işlendiği şüphesi, bu yolda delil elde etmenin zorunlu olması[30], C. savcısı veya mağdurun istemiyle ya da re ’sen hâkim veya mahkeme[31], gecikmesinde sakınca bulunan hallerdeyse C. savcısının kararı[32] gerekir. Bu durumda 24 saat içinde hâkimin onayı gerekir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz. Bu delil elde etme yönteminde mahkemenin vermiş olduğu karar mutlak surette önemlidir çünkü şüpheli veya sanığın bu duruma rıza göstermesi durumu değiştirmez. Böylelikle hassas nitelikte kişisel verilerin elde edilmesi açısından daha korumacı bir yaklaşım benimsenmiştir.
Kişisel verileri koruma anlamında büyük müdahaleye sebep olan bu durumu kamu güvenliği sebebiyle yapılması meşru kılar. Fakat beden muayenesinin kişinin sağlığına zarar verme tehlikesinin bulunmaması gerekir.
,
b) Diğer Kişilerin Beden Muayenesi
CMK m.76/1’e göre bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilir veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilir. Ek olarak ilgili maddenin 3. fıkrasında da belirtildiği üzere çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın yapılabilmesi için 1. fıkra hükmüne göre karar alınmalıdır.
Diğer kişilerin beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması kişisel verileri koruma anlamında ihlal niteliği taşısa da kamu güvenliği amacının daha ağır basması sebebiyle yapılmakta olup söz konusu muayenenin sınırını bu kişilerin sağlıklarını tehlikeye düşürmemesi yanında cerrahî müdahale olmaması oluşturur.
Müdahale, C. istemiyle ya da re ‘ sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C. savcısı tarafından karar verebilir. Herhalde C. savcısının kararı yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur aksi halde karar hükümsüz olup elde edilen deliller kullanılamaz.
Mağdurun rızasının varlığı halinde belirtilen işlemler için karar alınmasına gerek yoktur.(CMK m. 76/2)
CMK m.77’de kadının muayenesinin istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılacağı belirtilmiştir.
Şüpheli veya sanığın beden muayenesinin hukuka aykırılığı hakkında yaptığımız açıklamalar CMK’nın 76.maddesi açısından da geçerlidir. CMK’nın 76.maddesi çerçevesinde elde edilen kişisel veriler yalnız ilgili olan ceza muhakemesinde kullanılabilir. Söz konusu ceza muhakemesi için gerekli olmadığı takdirde bu yolla elde edilen verilerin yok edilmesi gerekecektir.[33]
8. Fizik Kimliğin Tespiti
Fiziki kimlik, şüpheli veya sanığı diğer kişilerden ayıran dış görünüş ve beden ölçüleri ile parmak izi, avuç izi, ayak izi, yüz biçimi gibi fiziksel özellikler bütünüdür[34]. Fizik kimliğin tespitinin temel amacı, şüpheli veya sanığın doğru şekilde tespit edilerek maddi gerçeğe ulaşılmasını sağlamaktır.
CMK m. 81’de üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir.
Bununla birlikte ilgili yönetmelik[35]te de bu husus m. 15’te açıkça düzenlenmiştir. Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması hâlinde, C. savcısı veya hâkimin kararıyla fotoğrafı, iris görüntüsü, beden ölçüleri, diş izi, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak eşkâl bilgileri, kulak, dudak gibi organların bıraktığı kimlik tespitine yarayabilecek vücut izleri ile sesi ve görüntüleri, fizik kimliğin tespitinde kullanılan diğer teknik yöntemler ile kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
Fizik kimliğin tespitinde, öncelikli olarak elin iç yüzeyindeki derinin özel kıvrımlı şekilleri olan parmak ve avuç içi izleri, fotoğrafı ve eşkâl bilgileri kullanılır. Bu işlemler olay yeri inceleme ve kimlik tespit konusunda özel eğitim almış uzman kolluk mensubu tarafından yapılır.
Fizik kimliğin tespiti açısından, kişinin ağzındaki dişlerin incelenmesi ve diş izlerinin alınması diş tabibi tarafından yapılır.
Soruşturma veya kovuşturma aşamasında da hâkim veya mahkeme kararıyla fizik kimliğinin tespitine ilişkin işlemler yaptırılabilir.
Verilerin korunmasına yönelik m.17’de belirtildiği üzere mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde elde edilen veriler kolluk tarafından, üçüncü fıkrasında belirtilen diş izleri ise bu işlemi yapan sağlık kuruluşu tarafından arşivlenir.
[1] BOĞA, Ceza Muhakemesinde Kişisel Verilerin Korunması, s.77 [2] (AB) 2016/680 Sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi m. 26 (İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü Türkçe Çevirisi) [3] ÖZTÜRK, Bahri, ‘’Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku’’, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2020, s. 31 [4] DAĞ, Güray, ‘’Kişisel Verilerin Ceza Muhakemesi Hukukunda Delil Olarak Kullanılması’’, Doktora Tezi, İstanbul 2011 [5] GÜLTEKİN, Özkan, Ceza Muhakemesi Hukukunda “Şüphe” Kavramı, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Haziran, 2010 [6] Yargıtay 9. CD. 12.12.2005- E. 2005/6961, K. 2005/9421. [7] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 447 [8] DAĞ, Kişisel Verilerin Ceza Muhakemesi Hukukunda Delil Olarak Kullanılması, s. 136 [9] YAVUZ, Hakan, ‘’Ceza Yargılamasında Bir Koruma Tedbiri Olarak Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi’’, TBB Dergisi, Sayı 60, 2005, s. 239 [10] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 550 [11] Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik [12] DAĞ, Kişisel Verilerin Ceza Muhakemesi Hukukunda Delil Olarak Kullanılması, s. 149 [13] Bkz. Yargıtay 5.Ceza Dairesi’nin 03.10.2005 tarih, 2005/14969 E. Ve 2005/20489 K. sayılı kararı. [14] CMK m. 45 akrabalık nedeniyle, m. 46 meslek sırrı nedeniyle tanıklıktan çekinme [15] AKYAZAN, Ahmet, Emrah, ‘’Teknik Araçlarla İzleme’, Terazi Hukuk Dergisi, c.2, s.6, Şubat 2007 [16] DAĞ, Kişisel Verilerin Ceza Muhakemesi Hukukunda Delil Olarak Kullanılması, s. 219 [17] KİZİROĞLU, KESKİN, Serap, ‘’Türk Hukukunda Arama ve El Koyma’’, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.7, S.1, Ocak 2008, 143-162 [18] AKSOY, Şemsettin, ‘’Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Uluslararası Yargı ve Yargıtay Kararları Işığında Önleme ve Koruma Tedbiri Olarak Arama’’, Ankara, Seçkin Yayınları, 2007 [19] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.508 [20] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.510 [21] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s.513 [22] DAĞ, Kişisel Verilerin Ceza Muhakemesi Hukukunda Delil Olarak Kullanılması, s.230 [23] Öztürk, s. 523 [24] Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. [25] Boğa, s.102 [26] Dağ, s.239 [27] Dağ, s.240 [28] Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik [29] Öztürk, s.538 [30] Ölçülülük ilkesi olarak belirtilmiştir. Müdahale, amaca ulaşma açısından kesin olarak zorunlu ve fiilin ağırlığı ile orantılı olmalıdır. [31] Söz konusu hâkim; soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise olaya bakan mahkemedir. [32] Yalnızca soruşturma evresi için geçerlidir. [33] Boğa, s.88 [34] Öztürk, s.546 [35] Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik
Comments